''Çağımızın parolası, 'yaşamayı denedim ama dikkatim dağıldı' olabilir mi?''
Son zamanlarda hiç de yabancı olmadığımız bir konu; dikkat ve odaklanamama sorunları. Dikkatimizin o kadar çok taliplisi var ki, neye odaklanacağımıza karar vermek ve dikkati sürdürebilmek hiç kolay değil. Gazeteci-yazar Johann Hari bu konuda muzdarip olan birisi olarak çıktığı yolda araştırma ve uzman görüşmelerini bir kitap haline getirmiş. Yazar sadece bireysel olarak yapabileceklerimizle sınırlı kalmamış, sorunun sosyal ve çevresel etkilerini ve bu bağlamda neler yapılabileceğini de tartışmış.
''Sistemik sorunlar için sistemik çözümler gerekiyor, bu sorun için bireysel sorumluluk almamız gerekiyor elbette ama daha derinde yatan etmenlerle baş etmek için hep birlikte kolektif sorumluluk da almamız gerekiyor.''
Hari, kendi deneyimlerini de aktarıyor ve zaman zaman samimi itiraflarda da bulunuyor. Kitabı 'ben bu sorunu çözdüm siz de çözebilirsiniz' gibi bir yerden değil, okurla aynı yerden bakarak anlatıyor. Bu yüzden kişisel gelişim kitabı olmadığının altını çiziyor.
''Çok fazla kitap okuduğum zaman dönüştüğüm kişiyi seviyorum, sosyal medyada çok fazla vakit geçirdiğimizde dönüştüğüm kişiyi sevmiyorum.''
Sosyal medyayla ilgili ciddi eleştileri var. Bireysel olarak uzak kalmaya çalışsak da; Google ve Facebook gibi şirketlerin de ticari kaygılarından biraz uzaklaşıp bu dikkat sorunuyla ilgili adım atmaları gerektiğine inanıyor. 2006 yılında Twitter, 2009 yılında Facebook'un kullanmaya başladığı sonsuz kaydırma icadının sahibi Aza Raskin'in de pişmanlığını dile getiriyor. İnsanların bu teknolojiden sonra sosyal mecralarda %50 daha fazla vakit geçirdiğini biliyor muydunuz? Aslında son zamanlarda ortaya çıkan 'reels video' ve 'shorts video' lar da sonsuz kaydırmaya çok daha farklı bir boyut kazandırdı. Ne aradığımızı bilmeden kısa kısa ama hiç sonu olmayan videoları izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Algoritma kullanıcıların dikkat süresinin hayli kısaldığının da farkında olduğu için 15 saniyelik içeriklerle bizleri cezbetmeye devam ediyor! Her boşlukta ya da sıkıldığımızda imdadımıza yetişen telefonlarımız ve sosyal mecralar bizi algoritmaların güdümünde bir sörfe çıkarabiliyor. Kitap okumaya, yüz yüze sohbete ve spor yapmaya ayırdığımız zaman azalırken, ekran süremiz her geçen gün artıyor.
Kitabın son bölümünde özet ve belki öneri niteliğinde dikkat becerisini iyileştirmek için 6 büyük değişikliği şöyle sıralıyor yazar;
1- Bir işten diğerine daha az geçiş yapmak için 'ön taahhüt' yöntemini kullandım. Davranışlarınızı değiştirmek istiyorsanız, şimdiden o arzuyu sağlama alacak, sonradan vazgeçmeyi zorlaştıracak adımlar atmak gerekiyor.
2- Dikkat dağınıklığı hissine yanıt verme şeklini değiştirdim. Kendime; ''Tembelsin, yeterince iyi değilsin'' diye kızmak yerine, ''Daha iyi odaklanmak için akış haline girmek zihnin derinlemesine odaklanma becerisine erişmek için ne yapabilirsin şu anda'' diye sormak akış aramanın kendi kendine utanmaktan çok daha etkili olduğunu fark ettim.
3- Sosyal medyanın dikkat aralığınızı kırmak için tasarlanmış olduğuna ilişkin öğrendiklerim ışığında yılın 6 ayında sosyal medyadan tamamen uzak dururum.
4- Zihin gezinmesinin önemi hakkında öğrendiklerimi de uygulamaya geçirdim. Telefonum veya dikkatimi dağıtacak herhangi bir şey olmadan, günde bir saat yürüyüşe çıkıyorum. Düşüncelerimin süzülüp beklenmedik bağlantılar kurmasına izin veriyorum.
5- Eskiden uykuyu bir lüks ya da daha kötü düşman olarak görürdüm, şimdi 8 saat uyuma konusunda hiç taviz vermiyorum.
Kitabı okuduktan sonra sosyal medya ve internetle arama daha çok mesafe koymaya başladım. Bunu ne kadar sürdürebilirim bilmiyorum ama yapabildiğim ölçüde kendime daha şefkatli olabildiğimi deneyimliyorum. Hızı ve sürekli çevrimiçi olmayı özgürlük zannederken algoritmaların esiri olarak yaşadığımı farketmek çok trajik geliyor bana.
Mustafa İspir
Nisan 2023/ Ankara
Comments