top of page

Belirsizlik İkliminde İnsan

İnsan bilmek ister, öngörmek ister, ya da kontrol edebilmek herşeyi. Belirsizlik ikliminde güvensizlik rüzgarları eser, çaresizlik bulutları çöker zihnine. Kaygı yağmurundan kaçayım derken, panik dolusuna tutulur adeta. Islanmak aslında yeni bir deneyim değildir onun için. Bilir ne yapsa da kaçamayacağını belirsizlikten. Daniel Ellsburg deneyindeki ‘Ellsberg-Paradoksu' nu da bilir, Sokrates'in 'Bildiğim tek şey hiçbirşey bilmediğimdir.' sözünü de. Yağmur sonrası gökkuşağı izlemişliği de vardır ama ıslanmak istemez nedense. 'Güzel günler göreceğiz güneşli günler...' dizelerini duymuştur bir yerlerden ama bulutlara takılır gözleri yine de. İnsan belirsizlik iklimini değiştiremez belki, ama ıslanmanın huzurunu yaşayabilir. Ümit tohumlarını ekebilirse; kendisi ıslanırken, tohumların yeşerdiğini de farkedebilir belki... . Biraz daha psikolojik açıdan bakmak gerekirse; belirsizlikle ilgili Amerikalı ekonomist Daniel Ellsberg'un bir deneyi var. Ellsberg bir alana iki kafes koyar. Her iki kafesin içinde de yüzer bilye vardır. Kafeslerden birindeki bilyelerin 50’si kırmızı, 50’si siyahtır. Diğer kafesteki bilyelerin kaçının siyah, kaçının kırmızı olduğu belli değildir. Deneklerden gözleri kapalı bir şekilde kafeslerin birinden bilye almaları istenir. Denek gözleri kapalı aldığı bilyelerin rengini bilirse 100 USD kazanacaktır. Hangi kafesten bilye almak istediği sorulunca, istisnasız hepsi renk dağılımının 50:50 olduğu kafesi seçer. Hiçbirinin seçimiyle ilgili herhangi bir mantıklı açıklaması yoktur. Dağılımın belli olmadığı kafesin deneklerdeki belirsizlik duygusunu arttırdığı görülmektedir. ‘Ellsberg-Paradoksu’ olarak adlandırılan bu davranış biçimi bize, belirsizliği azaltmak için insanların bilinmezin fazla olduğu opsiyonlar yerine (“Kafeste kaçar tane kırmızı ve siyah bilye olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.”) daha tanıdık gelen opsiyonları (“Bu kafesteki kırmızı ve siyah bilyelerin kaçar tane olduğunu biliyorum.”) seçmeye karar verdiğini gösteriyor. . Ellsberg deneyine katılan deneklerin beyinleri görüntülendiğinde, belirsizliğin beyinde ‘amigdala’ denen çekirdekte elektriksel aktiviteyi arttırdığı görülmektedir. Amigdala, duygulardan sorumlu bölge olan limbik sistemde özellikle kaygı ve korku durumunda aktive olan bir çekirdektir. Yani olası tehlikelerle ilgili bir bilgi geldiğinde evrimsel olarak en eski beyin bölgesi, muhakemeden sorumlu korteksten daha önce uyarılıyor. . Belirsizliğe tahammül edebilmek için insanların psikolojide çift anlamlılığa ya da belirsizliğe tolerans (ambiguity tolerance) olarak adlandırılan beceriye ihtiyaçları vardır. Bu konsept 1949 yılında psikanalist Else Frenkel-Brunswik tarafından geliştirilmiştir. Buna göre belirsizlik toleransı olan insanlar siyah-beyaz düşünmeye meyilli değiller, çelişkilere tahammül edebiliyorlar, yanıtsız kalmış sorulara hemen bir yanıt beklemiyorlar, açık olmayan, rahatsız edici bilgileri hemen olumsuz olarak değerlendirmiyorlar. Belirsizlik toleransı olan insanlar, çok anlamlılık ve çelişkiler nedeniyle ortaya çıkan güvensizliği kaldırabildikleri gibi, bu durumla yapıcı bir şekilde başa çıkmayı da becerebiliyorlar. . Belirsizlik toleransı düşük olan insanlarsa açık olmayan, belirsiz durumlara ruhsal bir huzursuzlukla tepki gösteriyorlar. Çelişkilere ve çözülmemiş sorunlara tahammül etmekte güçlük çekiyorlar. Bu nedenle de, acele karar vererek, henüz yanıtlanmamış sorulara yetersiz ve hatta yanlış yanıtlar vererek, yabancıları ve yabancı olanı kendinden uzak tutmaya çalışarak belirsizlikten kaçınmaya çalışıyorlar. . Dr.Mustafa İspir . . . Daniel Ellsberg deneyi ve 'ambiguity tolerance' kavramları için kaynakça: http://m.radikal.com.tr/yazarlar/alper_hasanoglu/belirsizlikle_basa_cikma_sanati-1255731



244 görüntüleme

Comments


bottom of page